18 Ağustos 2010 Çarşamba

Program No : 9 Yayın Tarihi - 19 Ağustos

Buhafta ki konuğumuz Yazar ve Muhabir Ahmet ŞIK



Kendisini gerek medyada verdiği onurlu mücadelesiyle ve  gerekse yaptığı, ortaya çıkardığı işlerle tanıyoruz. Bu dikkat çekici projelerden bir tanesi olan 'Başkasının Acısına Bakmak 2'  MAYIN bu hafta AMA'nın konusunu teşkil ediyor.  Konu ile ilgili görsel bir seçki aşağıda. 

İyi seyirler. 













----------------

-MAYIN SORUNU-


Kara mayınları ilk kez, 1862�de Amerika�da, Kuzey-Güney Savaşı�nda kullanıldı. Anti-personel Kara mayınları ise, I.Dünya Savaşı�nda, anti-tank mayınlarının sökülmesini engellemek amacıyla geliştirildi. II. Dünya Savaşı�nda kullanılan anti-tank ve anti-personel kara mayını sayısının yaklaşık 300 milyon olduğu tahmin edilmekte.
1960�lı yıllara kadar, kara mayınlarının kullanımı daha kontrollü bir biçimdeydi ve bunların kayıtları tutulup, haritaları çıkarılmaktaydı. Ancak bu yıllardan sonra, artık toprağa gömülmesi gerekmeyen mayınların geliştirilmesiyle birlikte, mayın kullanımındaki kontrol de ortadan kalktı. Artık, kara mayınlarının ne kaydı tutulmakta ne de haritaları çıkarılmaktadır.
Dünyada 70 ülkede yaklaşık 70 milyon mayının toprak altında olduğu biliniyor. Halen 41 ülkede insancıl anti mayın kampanyaları yürütülüyor.
Bu mayınlar yılda 6 -10 bini çocuk yaklaşık 20 bin kişinin ölümüne sebep oluyor. Sağ kalanlar da hayatları boyunca fiziksel, psikolojik, ve ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor.
Dünyada 22 dakikada bir , mayın yüzünden ölenler ya da yaralananlar olurken, her ay 2 bin kişi yaşamını yitiriyor.
64 ülkede bulunan 120 milyon mayının temizlenmesi için 33 milyar dolar gerekiyor.
Araştırmalar bir bölgede çatışmalar bittikten sonra kara mayınlarının öldürdüğü veya sakat bıraktığı sivil sayısı; savaş sırasında öldürdüğü veya sakat bıraktığı asker sayısından daha fazla olduğunu gösteriyor.
Mayınlar döşendikten sonra 75 yıl aktif kalabiliyor, sudan etkilenmiyor.
54 devlet 340 çeşit anti personel mayın üretiyor.
Mayını etkisizleştirmek, üretmekten çok çok pahalı. Bir tanesinin üretimi ortalama 3 - 4 dolara mal olan bir mayının bulunup, çıkarılması ve imha edilmesi 300 ile bin dolar arası bir maliyet gerektiriyor. Ve bunun için de 100 saatten fazla zaman gerekiyor.
Dünyada, her yıl 100 bin mayın temizleniyor. Tüm dünyanın mayından temizlenmesi ancak bin yıl sonra gerçekleşebilecek.
1997 Ottowa anlaşması sonrası 21 ülke depolarını tamamen yok ederken 24 ülke de benzer bir sürece doğru ilerliyor. S özleşme sonucu 65 ülke 37 milyon mayını imha etti. 1999-2003 arasında 125 bin futbol sahası büyüklüğünde bir arazi mayınlardan temizlendi.
1997'de oluşturulan Ottawa Sözleşmesi'ne 2004 sonu itibariyle 152 ülke imza attı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin, İsrail gibi ülkelerse halen sözleşmeyi imzalamış değiller.
Halen önderliğini Çin, Rusya, Beyaz Rusya ve ABD'nin yaptığı 105 ülkenin cephaneliklerinde 250 milyondan fazla anti personel mayın bulunduğu tahmin ediliyor.
Son 2 yılda en yoğun mayın kullanımı Çeçenistan'da Rus güçleri tarafından ve Kosova'da Yugoslav ordusu ile Kosova Kurtuluş Ordusu tarafından gerçekleştirildi.
Türkiye, 1996 yılında, mayın üretimini, satışını ve transferini durdurduğunu açıkladı; 2001 yılında da, Uluslararası Mayın İzleme Komitesi (LM-Landmine Monitor), Türkiye'yi mayın üreten ülkeler listesinden çıkarttı.
Uluslararası Mayın İzleme Komitesi'ne göre, Türkiye anti-personel karamayınlarını ilk kez 1956-1959 yılları arasında "yasal olmayan sınır geçişlerini önlemek" amacıyla kullanmaya başladı.
Komite'nin 2003 Türkiye raporuna göre, 1989 ile 1992 yılları arasında da, "terörizmle mücadele çerçevesinde ve sadece güvenlik nedenleriyle", Doğu ve Güneydoğu'daki güvenlik tesislerinin etrafına 39 bin 569 adet yeni mayın döşendi.
Türkiye'nin, komşu ülkelerle olan tüm sınırlarında mayın tarlaları bulunuyor.
Güneydoğu bölgesinin sınır boyları 1950 yılından sonra mayınlandı. Sınır bölgesinin mayınlanmasının altında yatan neden ise komşu ülkelerle yapılan kaçakçılıktı.
1996'da yayınlanan Hudut Güvenliğinin Sağlanması ve Gerekli Tedbirlerin Alınması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu'nda Ardahan-Ermenistan sınırında 9.5 kilometrelik alanın; Hatay-Suriye sınırında 34 kilometrelik alanın mayınlı olduğu belirtildi.
Ayrıca, Kars-Ermenistan sınırında 13 adet mayın tarlası bulunuyor. Urfa'da, tarıma elverişli 140 bin dönüm alan mayınlı.
Topraklarına 1 milyon mayın döşenen ve elinde üç milyon mayın stoku bulunan Türkiye, 2003 Eylül ayında antipersonel kara mayınlarının üretimini, dağıtımını, stoklanmasını ve kullanımını yasaklayan Ottowa Sözleşmesi'ni imzaladı. Şu ana kadar sözleşmeyi imzalayan ülke sayısı 144.
Türkiye taraf olduğu sözleşmeye göre mayın üretmeyecek, satmayacak ve mayınlı arazileri temizleyecek. Ayrıca mayın mağdurlarının tedavi ve rehabilitasyonlarını da karşılayacağını da taahhüt etmiş oluyor.
Türkiye 2007'ye kadar stoklarındaki mayınları imha edecek, 2013'e kadar da topraklarını mayınlardan temizleyecek. Türkiye'nin BM'ye sunduğu rapora göre en çok mayın Şanlıurfa, Gaziantep ve Ardahan gibi sınır kentlerinde. Buralarda toplam 587 bin mayın döşeli.
Hakkâri ve Şırnak'ta 1991-94 arasında 152 bin mayın döşenmiş. Sınır kenti olmamasına karşın Tunceli'de döşeli mayın sayısı 10 bin 557.
Mayın ve patlayıcı madde olayları yoğun olarak Mardin, Şırnak, Hakkâri, Siirt, Bitlis, Batman, Van ve Bingöl gibi Doğu ve Güneydoğu kentlerinde yaşanıyor. Sınırlardan uzak bazı sivil yerleşim birimlerinde ve güvenlik gerekçesiyle boşaltılan köylerin çevrelerinde de mayın bulunuyor.
Hakkâri'de boşaltıldıktan sonra 34 köy ve 148 mezranın çevresine mayın döşenmiş.
Türkiye'de hangi tür mayınların kullanıldığı konusunda net bir bilgi bulunmuyor ancak bu yüzden kesin katdı olmamakla birlikte binlerce ölüm ve yaralanma olayı yaşanmıştır. En fazla ölüm ve yaralanma Suriye sınırında olmuştur.
PKK ile sürdürülen çatışmalarda birçok alana mayın yerleştirilmiş ve bunların büyük çoğunluğu geri çıkarılmamıştır. Ayrıca çok sayıda köy de geri dönüşü önlemek için mayınlanmıştır . Yine gerek ordu tarafından gerekse de PKK tarafından araziye çok sayıda patlamamış bomba terkedilmiştir.
PKK'nin elinde ne kadar anti personel mayını bulunduğu ve ne kadarının nereye yerleştirildiği konusunda net bir bilgi yoktur.
Türkiye'de ne kadar mayın kurbanının bulunduğu ve bunların tedavi sorunlarının boyutu ve tekrar topluma entegre etme programları şimdiye kadar herhangi bir kurum tarafından ele alınmamıştır.
İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) göre, sınırlardan uzak bazı sivil yerleşim birimlerinde ve "güvenlik" gerekçesiyle boşaltılan köylerin çevrelerinde de mayın bulunuyor.
Türkiye'de döşenmiş mayınlar Türkiye dahil 18 farklı ülke yapımı. Bu ülkeler Türkiye, Rusya Federasyonu, İngiltere, Çin Halk Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa, Almanya, İsveç, İsviçre, Güney Afrika Cumhuriyeti, Hindistan, Şili, Bulgaristan, Yunanistan, İspanya, Çek Cumhuriyeti ve Pakistan.

---------------------------------


Bugünkü AMA' da işleyeceğimiz evrensel yüz Marc Riboud. Hayatı ve çalışmalarından örnekler aşağıda. 

"Her türlü sürpriz , fotografçı için pusuya yatmıştır – onlar bakma şehvetini taşıyanların gözlerini açar ve kalplerinin daha hızlı atmasını sağlarlar."

Marc Riboud 1923 yılının Haziran ayında, 7 çocuklu burjuva bir ailenin 5. çocuğu olarak Lyon'da dünyaya geldi. Kardeşlerinin aksine konuşmaktansa izlemeyi tercih ediyordu. İlk fotografını 8 yaşında yoldan geçen bir çiftin kendilerini çekmesi için makinelerini O'na uzatmalarıyla çekti, fakat Riboud o kadar utangaçtı ki birbirine sarılan çifte bakmadan aceleyle denklanşöre basmış, tek bir kelime söylemeden bisikletiyle uzaklaşmış. Ve tabii ki ilk fotografını hiç bir zaman görmemiş. Fotograf çekmeye bundan 6 yıl sonra,14 yaşındayken babasının O'na Vest Pocket Kodak marka makinesini vermesiyle başlamış. İlk makinesini aldığı bu gün kardeşi Riboud'ya ..."Ağzını kullanmıyorsun, belki gözlerini kullanırsın" demiş. Riboud'nun tanımıyla aşırı çekingenliği, insanlarla tanışmaktaki güçlüğü O'nu hayatın gerisinde tutmuş. 65 yıl sonra, hala fotograf üreten, bütün Dünya'yı gezmiş ve Dünya'nın önde gelen sanat merkezlerinde sayısız sergiler açmış biri olan Riboud'ya göre "Fotograf çekmek, hayatın saniyenin 125'te 1'indeki tadına bakmak gibi birşey."


Riboud, doğuya dair raporları ile tanınır: Çin'in Üç Engeli (1966), Kuzey Vietnam'ın Yüzü (1970), Çin görüntüleri (1981) ve Çin'de (1996). Fotografları, Life, National Geographic, Paris-Match, Stern gibi dergilerde yayınlanmıştır. Marc Riboud'un fotografları sadece gazete ve dergilerde yayınlanmakla kalmaz, müze ve galerilerde de yer alır. Bunlardan bazıları Londra'daki "Barbican Centre", New York'taki "ICP" ve Chicago Sanat Enstitüsüdür. Bir düzineden fazla kitabı sanatsal fotojürnalistliğin klasikleri arasında yer alır. Overseas Press Club Ödülünü iki kez kazanmıştır (1966 ve 1970'te).

1980'de Magnum iştirakçisi oldu. Son zamanlarda siyah beyaz ağırlıklı olarak fotograf çekmektedir ve en son Türkiye üzerine çalışmıştır. Marc Riboud halen Paris'te yaşamaktadır.

Kaynak : http://belgeselfotografya.blogspot.com 









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder